Garip bir keşif; Meşe Adası'ndaki para çukuru

Meşe Adası´nda olanlar

Para Çukuru aşılamıyor

Ünlü korsan Kaptan William Kidd´in gizli hazinesi, Shakespeare´in Bacon tarafından saklanan el yazması gerçek oyunları, İngilizler´le savaşan Fransızlar´ın ya da İngilizlerin Amerika´ya sakladığı hazineler, Vikingler´in gizli üssü, korsanların bankası, Avrupalılar´dan kaçan İnka veya Mayalar´ın altın stokları ve daha birçok uçuk kaçık iddia. Bütün bunlar Meşe Adası´ındaki garip Para Çukuru´nun sırrını açıklayamıyorlar. Ama Çukur orada duruyor ve 203 yıldan beri sürdürülen tüm çabalara rağmen içine girilemiyor. Para Çukuru öylesine aşılmaz ki, 2000´lerin eşiğindeki güçlü teknoloji bile yeterli olamıyor.

1795 yılının bir yaz gününde, genç bir delikanlı olan Daniel McGinnis, Nova Scotia´daki Meşe Adası´nda dolaşırken yerde garip yuvarlak bir çukur gördü.Üzerinde sanki bir makarayla çekilerek yerleştirilmiş gibi duran dallar vardı. Ginnes´in aklına yörede çok konuşulan korsan öyküleri geldi ve eve dönerek arkadaşlarına buluşunu anlatmaya ve daha sonra da çukuru araştırmaya karar verdi. Sonraki günlerde McGinnis, yanına John Smith ve Anthony Vaughan adlı arkadaşlarını alarak çukura geri döndü. Ama daha ilk çalışma saatlerinde şaşkınlığa düştüler, yüzeyin 60 cm kadar altında taşlarla örtülü bir delik vardı. Üç metre aşağıda ise giriş, meşe kütükleriyle boydan boya kapatılmıştı. Gençler çalışmaya devam ettiler, 6m. ile 9m. arasında aynı kütüklere rasladılar. Daha fazla devam edemediler, tekrar geri dönüp araştırmaya kararlıydılar ve plan yapmak için eve döndüler. Ama aradan sekiz yıl geçecek ve üç kaşif geri dönmeyeceklerdi. Olay bu arada duyuldu ve The Onslow Company adlı bir şirket araştırmayı üslenerek, çukuru kazmaya başladı. Sekiz yıl önce 9 metre derinliğe inilmişti, ilk aşamada 27 metreye ulaşıldı ve her üç metrede bir aynı meşe kütüklerinin bulunduğu anlaşıldı. 12 metreden sonra kütüklerin üstünde bir kömür tabakası vardı, 15 metrede bir kat camcı macunu, 18 metrede ise bir kat hindistan cevizi lifi bulundu. Ve 27 metreye gelindiğinde en garip şey keşfedildi, burada üzerinde bilinmeyen garip bir yazının bulunduğu bir taş vardı.

 

Ve işte Para ÇukuruTaş ve üzerinde bulunduğu meşe katmanı kaldırıldıktan sonra çalışmaya devam edildi ve o aşamada kuyuya su sızmaya başladığı görüldü. Ertesi gün kuyu yaklaşık 16-17 metreye kadar suyla dolmuştu, pompalama çabaları yetersiz kalınca çalışmalar gelecek yıla ertelendi. Bir yıl sonra ise, kuyuya paralel olarak derinliği 100 metreye uzanan yeni bir kuyu açıldı. Kuyuya ise artık "The Money Pit" yani "Para Çukuru" adı verilmişti. Bu yeni tünelden Para Çukuru´ndaki su boşaltılacaktı ama olmadı su gelip bu kuyuyu da doldurarak çalışmaları 45 yıl boyunca durdurdu. Bu bir Bubi Tuzağı idi. Şirket bu arada yaklaşık 150 metrelik bir su yolunu da keşfetmişti ve bu kanal Para Çukuru´ndan başlayıp Smith´s Cove denen yere bağlanmıştı, su ne kadar çabuk boşaltılsa da, deniz suyu gelip yine boşluğu dolduruyordu. Çünkü su yakındaki plajdan yani denizden geliyordu. Keşif daha karmaşık ve kusursuz planlar gerektiriyordu, çünkü Para Çukuru´nun bilinmeyen mimarları öylesine ustaydılar ki, aşmak mümkün olmuyordu.

Sonu gelmeyen derinlik

1849´da bir başka şirket ortaya çıktı ve Para Çukuru yine hatırlandı. The Truro Company adlı şirket bu amaçla kurulmuştu. Şirket yeni teknolojler kullanarak suyu yan kanallara akıtmayı başardı ve bunun için de özel matkaplar kullanıldı. 30 metre aşıldığında çok düzgün bir platformla karşılaşıldı. Burada üstte 10 cm kalınlığında meşe katmanı, altında da 55 cm kalınlığında metal parçacıklarından oluşmuş bir diğer katman vardı. Bunları 20 cm.´lik yeni bir meşe katmanı, ardından yine 55 cm.´lik yeni bir metal katman ve en altta da 10 cm.´lik yeni bir meşe katmanı izliyordu. Ardından tüm bunların tekrarlandığı yeni bir katmanlar grubu geliyordu. İşte tam burada içi para dolu olan iki fıçı veya sandık bulundu. Matkap geri çekilirken ucunda meşe kıymıkları ve hindistan cevizinden yapılmış halat parçacıklarına raslandı. Daha da ilginci bu aşamada üç küçük altın zincir baklasına da raslanmasıydı. Ama bu altın halkalar ortadan kayboldular ve kimse ne olduklarını bulamadı. Sonuçta her kat aşıldıkça Para Çukuru´nun daha derinlere indiği anlaşılıyordu. Bir grup araştırmacı derinliğin önceden belirlenmesi fikrindeydiler.

Çukur şirketleri batırıyor

The Truro Company bir yıl sonra, 1850´de yeni bir paralel tünel açtı ama yine su baskını başlamıştı tüm pompalama çabaları boşa çıkarken su akışının gelgite bağlı olduğu anlaşıldı. Ve o zaman farkedildi ki plaj sanılan kumsal da özel yapılmıştı yani yapaydı. Çukurun yapımcıları 45 metre uzunluğundaki plajı aşan bir kanal sistemi yaratmışlardı, sistem bir elin parmaklarına benziyordu. Her parmak bir kanaldı altı kil olan plajın altına kazılmış ve kayalarla şekillendirilmişti. Üzerlerine kıyılarda bulunan kayalar konulmuş, yılan otları ekilmiş ve metrelerce hindistan cevizi lifiyle kaplanmıştı. Aynı lifler aynı zamanda filtre görevi görüyorlar ve suyun getirdiği maddelerin kanalları kapaması engelleniyordu. Parmak kanallar iç karada deniz suyu ile dolu olarak eğimli başka bir kanala bağlanıyorlar ve yeraltından giderek 150 metre kadar ötede Para Çukuru ile birleşiyordu. Sonraki araştırmalarda yeraltı kanalının 120 cm. eninde, 60 cm. yüksekliğinde olduğu anlaşıldı. Kanal taşlarla desteklenmişti ve Para Çukuru ile 29 ile 35 metre arasında buluşuyordu. Truro Şirketi artık cevabı biliyordu, yapılacak tek şey kanalı kapatmaktan ibaretti. İlk olarak bir baraj inşa edildi, su akıtıldı ve kanallar söküldü ama o aşamada patlayan bir fırtınada baraj çökünce çalışmalar yine aksadı. Sonraki plan kazıyı sürdürmek ve çukurun su kanalıyla buluştuğu noktayı geçmekti ama bundan sonrası yapılamadı ve o tarih Truro Şirketi´nin Meşe Adası´ndaki sırrı aydınlatma çabalarının son günü oldu.

Ve yıkım

Hazine avı çabaları 1861´de kurulan Meşe Adası Birliği tarafından sürdülülecekti. Bu yeni şirket 30 metreye kadar çukuru iyice temizledi. İki yeni paralel tünel açma çabalarına girişildi, 40 metreye ulaşıldı ve sular tekrar içeri doldu. Tüm gayretle su durdurulmaya çalışılırken, bir felaket oldu ve çukurun tabanı çöküverdi. Su korkunç bir hızla gelerek, kuyuyu ağzına beş metre kalana kadar doldurdu. Herşey kuyunun içine düşmüştü. Sonraki yıllarda çeşitli şirketler gizemi çözmeye çalıştılar ama başarılı olunamadı. Yeni kanallar kazıldı, plaj doldurulmaya çalışıldı, yeni bir baraj yapıldı ama onu da bir fırtına yıktı. 1893´de Fred Blair isimli bir adam "The Oak Island Treasure Company" adlı bir şirket kurarak işe girişti. İlk olarak 1878´de keşfedilen ve Para Çukuru´nun yaklaşık 100 m. doğsunda bulunan mağara araştırıldı ve buranın da Para Çukuru ile ilişkili olduğu anlaşıldı. Belki Para Çukuru´nun gizemli yapımcıları bu kanalı, su kanallarını kazarken havalandırma amacıyla inşa etmişlerdi, iki kanal ya kesişiyorlar ya da birbirlerine çok yakındılar, buradan yani yeni tünelden yola çıkıldı ama olmadı. 18 metre aşıldığında sular içeri doldu ve çalışmalar bir kez daha durdu. İki yıl boyunca yeni tüneller kazıldı, daha çok pompa kullanıldı ama biryere ulaşılamadı. 1897´de Para Çukuru 40 metreye kadar temizlendi ve suyun aktığı giriş görülünce kayalarla giriş kapatılmaya çalışıldı ama suları hiçbirşey durduramıyordu, bir kez daha kuyuyu su bastı.

 

Yeni bir plan yapılarak, mağaradaki tüneldeki suların boşaltılması için dinamit kullanılacaktı. Beş ayrı yerde patlamalar gerçekleştirildi ama işe yaramayacaktı ve su Para Çukuru´nu eskisinden daha çabuk doldurdu. Bu arada matkap aracılığı ile yeni örnekler elde edilmişti ve yeni bir sürpriz yaşandı.


 

Sürpriz bir su kanalı daha...

39 metreden sonra tahta ve ardında demir örnekleri gelmişti. Bir ihtimal çokme sırasında bu tür materyalin biriktiği düşünüldü. Ağaç katmanın delinmesi için uğraşıldı ve demir parçalarının rasgele yayılmış oldukları anlaşıldı. Yani bunlar çökme sırasında yukardan düşmüşlerdi. 46-48 ve 52. metrelerde mavi kil vardı ve su ve kum içeriyordu, bir macun gibiydi ve daha önce raslandığı söylenen madde bu olmalıydı. Derken kil katmanlarının arasında önemli birşey bulundu, bu bir çimento katıydı. İki metre kalınlığındaydı, çevresinde 17 cm. yüksekliğinde ince duvarlar vardı. Bir kısmı ahşaptı, sonra boşluklar vardı ve arada da ne olduğu anlaşılamayan başka bir madde yer almıştı. Bundan sonra matkap yumuşak bir metal katmana ulaştı, altında 90 cm kalınlığında metal parçacıkları ve ardından yine yumuşak metal katmana ulaşıldı. Matkabın her geri dönüşünde gizeme yenileri ekleniyordu. Bir defasında matkabın ucunda koyun derisinden yapılma parşömen parçalarına raslandı; üzerinde "vi", "ui" ve "wi" harfleri görülüyordu, bunun ne olduğu hala bilinmiyor. Bütün bu olanlardan sonra adanın çok büyük bir hazineyi sakladığına artık daha çok inanılıyordu. The Treasure Company yeni bir gayretle yeni tüneller açmaya başladı ama su ne yapılırsa yapılsın yine geliyor ve çukuru dolduruyordu. Mayıs 1899´da yapılan keşif herkesi şoka soktu; ikinci bir su kanalı daha vardı. Güney yönünden geliyordu. Para Çukuru´nun dahi yaratıcıları çok daha öteleri öngörmüşlerdi. Bu yeni keşif sonunda aşağıda çok daha değerli birşeyin olduğuna iyice inanıldı, sadece bulunması değil bir daha asla ele geçmemesi düşünülmü olmalıydı. Blair ve The Oak Island Treasure Company yeni tüneller açmaya, örnekler çıkarmaya ve sulara gömülmeye devam ettiler ama artık yeni bir bulgu elde edilemiyordu. 1900 ile 1936 arasında sayısız çaba gösterildiama sonuç daima başarısızdı.

 

Yine yazılı taşlar ama ne yazıyor?

1936´da Fred Blair´e katılan Gilbert Hadden adada yeni bir soruşturma başlattı. Hadden çukurun yakınında daha eski başka kanallar keşfetti ve gelecek yaz aylarında yeni bir boşaltma projesinin planlarını yapmaya başladı. Bu araştırma sırasında da iki ilginç keşif yaptı. Birincisi daha önce bulunan üzeri yazılı kırık taş parçalarının benzerlerini 27 metrede yine ele geçirdi, ikincisi ise mağarada çok eski bazı kereste parçaları buldu. Bunların Para Çukuru´nun yapımcılarından kaldığı anlaşılıyordu ve keresteleri birleştirmek için metal yerine ağaç pimler kullanmışlardı. Daha sonra bu kerestelerin çok daha büyük bir yapının küçük parçaları olduğu düşüncesi ortaya atıldı. Bir sonraki hazine avcısının adı Erwin Hamilton´du, 1938´de işe başladı öncelikle eski tünelleri temizletti, yeni bir boşaltma sistemini geliştirdi. 1939´da boşaltma çalışmaları yaparken önce 58 metre derinlikte kaya ve çakılların bulunduğunu keşfetti, bunların dışardan geldiklerine yani oraya konulduklarına inandı. 54 metre derinlikte çalışırken ikinci bir keşif daha yaptı, burada bir kireç taşı katmanı vardı. Matkap yukarıya çıkarken yine meşe kıymıkları getirince kireçtaşlarının meşeyle beraber olduğu sonucuna varıldı.

Trajedi ve ağır iş makinaları adada

1959´a gelindiğinde Para Çukuru´nun başında bu kez Bob Restall ve ailesi vardı. Restall plajdaki kanal sistemini durdurmaya öncelikle kararlıydı, bu arada üzerinde 1704 yazan bir kaya parçası buldu. Arkadaşları bunun önceki ekipler tarafından yapılmış kötü bir şaka olduğunu söylediler ama Restall inanmadı, kayanın yapımcılar tarafından bırakıldığına inanıyordu. 1965´de olanlar oldu, Restall bir tüneli kazmaya çalışırken tünel çöktü ve içeri sular doldu, oğlu ve iki işçi onu kurtarmak için tünele daldılar ama dördü de dışarı sağ olarak çıkamadı. Boğularak ölmüşlerdi. 1965´de adada Bob Dunfield vardı ve buldozer veya maçuna gibi ağır iş makineleri kullanarak gizemi çözmeye kararlıydı. Önce mağaradaki tünele gelen suyu bloke etmek için işe girişti ve bunu başardı. Sonra adanın güney kıyısına bir hendek kazdı, umudu öteki su kanalına buradan ulaşıp durdurmaktı ama su kanalını bulamadı fakat doldurulmuş başka bir tünele rasladı, büyük olasılıkla yapımcılar tarafından yapılmıştı. 45 metre sürüyor ve sonra bitiyordu, neden yapıldığı belirsizdi. Daha sonra Dunfield çalışmaları matkaba yoğunlaştırdı, 43 metrede 60 cm kalınlığında kireç taşı katmanı vardı sonrası ise 1.2 metre kadar boştu. Boşluğun altı kayaydı. Bu bilgi 1955´deki matkap çalışmalarını anımsattı. Göründüğü kadarıyla burada büyük bir yeraltı mağarası vardı ve kireçtaşıyla kaplıydı.

Son keşifler

Dunfield´in ardından gelen Daniel Blankenship, 1966´da işe 14 metrelik yeni bir tünel açarak başladı ve elyapımı dövme demirden yapılmış bir çivi ve bir rondela buldu. 27 metredeki kaya katmanında durgun su birikimi oluşmuştu, bunun güneydeki su kanalından geldiğini varsaydı ama tüneli fazla ilerletemedi. 1967´de yine el yapımı bir çift makas mağarada bulundu ve makasların İspanyol-Amerikan yapımı oldukları, büyük bir olasılıkla Meksika´da yapıldıkları ve 300 yıllık oldukları belirlendi. Aynı yerde kalp biçiminde bir de taş vardı. Blankenship´in 1970´deki Triton Birliği´ne kadar süren araştırmaları sırasında mağarada daha birkaç ilginç şey daha bulundu. Triton grubu sıkı bir araştırmadan sonra ilk yapılan barajın yerini bularak, aynı yere yeni bir baraj inşa etti. Bu arada 60 cm. kalınlığında, 19 metre uzunluğunda kütükler keşfettiler, üzerlerinde Roma rakamları vardı ve bazılarında ağaç pimler veya çiviler bulunuyordu. Kütüklere karbon deneyi yapıldığında 250 yıllık oldukları anlaşıldı, adanın batı uçunda iki ahşap yapı bulundu, batı plajında dövme demirden çivilere ve metal kayışlara raslandı ve plajda iki metre derinlikte hiç kullanılmamış bir çift deri ayakkabı ele geçirildi.

Borehole 10-X ve bugün

Sonraki önemli keşif 1976´da Triton tarafından kullanılan Borehole 10-X ile yapıldı. Bu aygıt 72 metre uzunluğunda çelik bir tüptü ve Para Çukuru´nun kuzeydoğusunda 55 metre derinliğe çakılarak indirildi sonuç olumlu olunca Para Çukuru´nda işe devam edildi ve bu çalışmada 70 metrede yapay boşlukların bulunduğu belirlendi. Aynı derinliğe yollanan bir kamera çarpıcı görüntülerle geri döndü. Zemin kayaydı, üç sandık görünüyordu, çevrede çeşitli aletler vardı ve en inanılmazı ise bir yerde yatan bir insan bedeniydi. Bu görüntüler üzerine aşağıya balık adamların indirilmesi kararlaştırıldı ama çok şiddetli akıntı ve görüş alanının sıfır olması nedenleriyle bu da başarılamadı. Balıkadamlar kameranın indiği yere inemiyorlardı. Bu arada kameranın gidip geldiği yerin çöktüğü anlaşıldı ve bir daha aynı görüntülere ulaşılamadı. Ve bugün Blankenship ve Triton hala aramaları sürdürüyorlar. Gizem McGinnes´in çukuru bulmasından bu yana geçen 203 yıldan beri çözülmüş değil. Günümüzün üstün teknolojisi karşısında bile Para Çukuru umursamadan direniyor. Pek fazla duyulmuş olmamasına rağmen Para Çukuru, şu anda bile dünyanın en ilginç olaylarından birisi olma özelliğini sürdürüyor. Kimbilir, belki de gelecekte sır çözülecek ve belki de böylesine karmaşık ve neredeyse insanüstü bir yapının sadece hazine saklamak için yapılmadığı anlaşılacak ya da Para Çukuru´ndan bir başka yere, bilinmeyen bir yere geçilecek...

 

Yeni yorum gönder

CAPTCHA
Bu soru sayfayı dolduranın bir otomatik program olmaması için düzenlenmiştir.
2 + 0 =
Sorunun cevabini yazin. Orn: 1+3 icin 4 yazin