Kuantum Sağlığı iyileştiriyor
Ruhsal şifanın ve bitkisel tedavinin en tanınmış ismi Hint asıllı bir doktor olan Deepak Chopra. Bu yazıda Chopra ile ilgili bir araştırmayı okurken, tıbbın en üst düzeyinde şifaya nasıl bakıldığını göreceksiniz.
ABD´nin önemli tıp adamlarından Dr. David Larson, kronik hastalıklarda veya ağır vakalarda doktorların hastalarına bazı soruları sormaları için eğitim görmelerini istiyor. Örneğin şu soru gibi;"İnanç sizin için önemli mi?" Ya da,"Hastalığınızın çaresini bulmanız için inanç önemli mi?" gibi... Eğer cevaplar evet ise doktor hastasının güvenini sağlamak için bir din yetkilisi ile tartışmayı isteyip istemeyeceğini de sorabilir. Ayrıca, Larson ateist olabileceğinizi ama bunu dürüstçe söylemeniz konusunda da ısrar etmekte.
Bir çok doktor artık meditasyonun ve duanın “Hastayı İyileştirme Metodu”nun bir parçası olduğuna inanmakta. Fakat bunun koşulları olmalı, hastaların zihnin gücünün bedendeki etkisinin üstün olmasına çok emin olmalarından korkuluyor ve örneğin kemoterapi gibi zor bir tedavi yerine, meditasyona veya duaya yönelmelerinden endişe duyuluyor. Artık doktorları hastaların ruhsal ihtiyaçlarıyla daha çok ilgilendiren faktör, laik ve ekonomik bir gelişim süreci olabilir. Amerikan tıbbı HMOS adlı büyük bir tröst tarafından işletilen ve tabana tüketim potansiyeli gözüyle bakan gruplar tarafından yönetilen bir ticari güçtür. Tıbbi iş adamları müşterilerin yani hastaların istediği ruhsal şifayı bilimsel yönde eğitilmiş uzmanlardan çok daha ucuz bir yol olarak görmekteler. Harvard eğitimli doktor ve Spontaneous tıp dergisinin yazarı olan Andrew Weil’in dikkatini çeken şu yön var: “Tıbbın aniden bu yöne açılmasındaki güçlü etkenler var. Şifacılığın yayılması tüketici isteğini azaltırken ekonomik tıp yıkılabilir . Öyleyse yeni kazançlar aranmalı”
Bir doktorun dramı
Cynics adlı kurum, doktorlara sevmedikleri halde ruhsal şifayı benimsetmek için daha pratik bir nedenin olduğunu işaret ediyor. ABD´de yanlış tedavi sigorta ve tazminat maliyetlerinin fazla olması, doktorların hastalarının ruhsal problemleriyle ilgilenmelerini ve hatta gerekirse dizlerinin üzerine çöküp onlarla dua etmelerini sağladı. Elbette ki, bu yolla sadece tedavinin yanılmaz olduğu imajı düzeltilemez ama işlerin aksi gittiği bir durumda, hastalar doktorlarını dava etmeye daha az yatkın olurlar. Şimdi ilginç bir örnek okuyacaksınız...Dr. Howard Fuerst kitap yayımcılığı yapan kızına çok şaşırmıştı. 1991 yılında kızı ona “Quantum Healing/Kuantum Şifacılığı” adlı bir kitap göndermişti, yazarı Deepak Chopra adında Hintli bir ruhsal tedaviciydi. 1955’den 1986’ya kadar Hollywood, Florida’da doktor olan Fuerst, Pennsylvania Üniversitesi´nde tıp okumuştu ve Chopra´nın tezi (İnsanın zihninin ve ruhunun birbirine çok yakın olmaları) şeklindeydi. Ama Fuerst, kitabı gözden geçirip, bir kenara attı. Bir zaman sonra prostat kanseri olduğunu öğrendi, hastalık çok ilerlemişti ve ameliyat neredeyse imkansızdı. Verilen standart hormon tedavisi en iyi şartlar altında Fuerst’e iki yıllık bir yaşam sağlıyacaktı. Ve Dr. Fuerst Chopra´nın kitabını anımsadı, kaybedecek bir şeyi yoktu ve meditasyona başladı, doğru beslenma rejimleri uyguluyordu. Hindu mistisizmin batılaşmış şeklinin hastalıkları önleyeceğini, hatta tedavi edeceğini iddia eden Chopra’nın kitabı artık doktorun başucundan ayrılmıyordu. Her gün 30 dakika meditasyon yapıyor, 5 kere dua ediyordu ve Chopra’nın “Mutluluk Anahtarlarını” günde 10 kere tekrarlıyordu. Yakın çevredeki bütün Chopra konferans ve panellerine katılıyordu.
Derken birdenbire iyileşmeye başladı, tümör kayboldu. Aslında tümörler bazen böyle şeyler yaparlar amae Fuerst kime teşekkür edeceğinden emindi. Gülerek “Profesörlerim bunu duysalar, kemikleri sızlar. Chopra’yı daha fazla insanın dinlememesi utanç verici birşey” diyordu. Bir nesil önce Amerika’da alay edilmeden inanç tedavisinden söz etmek çok zordu. Tabii ki insanlar sevdikleri hasta yakınları için hiç bir zaman dua etmekten vazgeçmediler. ”Christian Scientist” gibi dini gruplar ruhsal faaliyetleri hala tıbbın en üstün tekniği olarak görmekteler. Ama tıbbın geçmişi sağlamdır, 19. Yüzyıl´da Pasteur ve Ehrlich mikrop ile hastalık arasındaki bağlantıyı ortaya çıkardıktan sonra tıp, inancı sadece bir ümitsizlik olarak görmeye başlamıştı. Ama zaman değişti ve sayısız araştırmalar sonucunda piskolojinin hastalık ve iyileşme ile olan ilişkisi farkedildi. Tıp dünyasının büyük bölümü düşünce-beden bağlantısı olarak tanımlanan olaya hala kuşkuyla baksa da, ruhsal şifa Amerikan kültürünü feth etmiş durumda. Tabii ki, ruhsal tedavi yönteminin öncüleri veya liderleri ya da uygulayacıları pop starlarına veya film yıldızlarına benziyorlar. Aşırı ünlenip, lüks içinde birer guru gibi dolaşıyorlar. Çeşitli dillerde her kesimden dinleyicilere konuşmaktalar. Dr. Andrew Weil ve Dr. Larry Dossey adlarındaki iki doktor, bilimsel yaklaşımlarına rağmen, tıp ve ruh ile ilgili olan soruları da soran bir çalışmayla dikkat çektiler. Weil’in son “Spontaneous Healing/Kendiliğinden Şifa” adlı son kitabındaki “Kendinizi ne kadar çok bir enerji olarak görüyorsanız fiziksel vücudunuzla kendinizi o kadar kolay bir bütün olarak hissedebilirsiniz” cümlesi sık sık tekrarlanıyor. Ünlü Massachusetts Üniversitesi Tıp Merkezi´nde stres azaltılmasına uygulanan bir programı yönetilmekte. Aynı olaya başka bir yönden yaklaşan iki uzman daha var, Kaliforniya’lı Marianne Williamson ve Louise Hay. Özellikle pozitif sağlık üzerine olan düşüncelere yönelmekteler. Williamson çok farklı bir yaklaşımla arayan bazı hastalara, hastalıklarına mektup yazmalarını önerdi, yani kanserli hasta oturup kanser hastalığına mektup yazarak acılarını anlatacak ve kanserin dostluğunu isteyecekti, böylece hasta ve hastalık acı ve ıstırabın derinliğinde buluşup, barışacaklardı. Williamson şöyle demekte; ”Kefaret o kadar iyidir ki ona fısıldarsanız bütün yardımı ve desteği size gelecektir.”
Batının ve doğunun bütünleşmesine doğru...
Tıp doktorların yanı sıra Thomas Moore gibi sentezciler de var, onlara Ruhsal Yenilikçiler de diyebiliriz. Moore herhangi bir tedavi önermiyor ama hastalık hakkında yeterince yazıyor. Diyor ki; ”Kısmet, kader ve gizem dolu bir dünyada yaşıyoruz. Tabii hastalıklar bütün yaşamımızı etkiliyor. Tıbbın hastalıkları hala fiziksel bir olay olarak görmesi çok utanç verici.” Buna karşın bazıları çok eski çözümler öneriyorlar; örneğin Tai Chi Efendileri, Tibet’li Efsaneler gibi garip isimli şifa grupları ve hastalıkları aura ve kuartz kristalleriyle tedavi eden modern şamanlar sıkça görülüyor. Bazılarına göre ise, inancın ve tedavinin karışımı bir yenilik değil sadece batının geleneksel bir kapütülasyonudur. Illinois´deki Şifa Sanatları Merkezi´nin başında olan Rahibe Judian Breitenbach şunları söylemekte; ”Biz Batının ve doğunun bütünleşmesine doğru ilerliyoruz ve bunu sağlık sayesinde yapıyoruz”. Chopra’nın bir hayranı olarak yeni ve eski çağ arasında hiç bir anlaşmazlık görmemekte; “Bu konuda insanlar çok sıkıntılı. Biz buna Tanrı´ya güvenmek deriz, burada daha henüz bilinçli bir adım atılmamakta sadece ilerlemeye çalışmaktayız.” Tek tek yükselen sesler, birleştikleri anda çok güçlü bir gürültü ve kalabalık oluşturuyorlar. Kendi kendine yardımcı olmanın ve Amerika’daki ruhsal tedavi ilerlemelerini 8 yıldır inceleyen sosyolog Paul Ray istekli dinleyicilere “Kültürel Yaratıcılar” diyor. Bu grup 44 milyon insandan oluşmakta, % 60’ı kadın ve genelde orta ve üst tabakadan gelmekteler, çevre bilimine ve kadın yayınlarına ilgi gösteriyorlar. Başkaları onlara değişik bir isim veriyor: “Onlar bu sene 50 yaşlarına basacaklar ve bu yöntemle kendi ölümlerinin yüzüne bakmaya çalışıyorlar.” Peki, acaba Chopra´nın bu kadar ünlenmesinin ardında ne var?
Deepak Chopra 1970 yılında Amerika’ya gelen 49 yaşında bir hekim ve endokrinolojist. Aynı zamanda da Hindu bir mistik. Ama üstünlüğü yaptığı sentezin başarısında yani birleştirilmiş bir vizyonu oluşturabilmiş, tıb adamlığı ile mistisizmi tek bir tabloda görebiliyorsunuz. Chopra’nın iddiası hepimizin evrende kozmik bir tabanda eşzamansal çizgide yaşadığımızdır. 1993’de yazdığı “Ageless Body, Timeless Mind/Yaşsız beden, Zamansız Düşünce” adlı iyi satan kitabından sonra arka arkaya kitap yazdı ve 6 milyon kitabı satıldı. Bunu video kasetler izledi. Chopra şimdi internette de var “Chopra’nın son tecrübesi” adlı bir CD de şu an hazırlanmakta. Amerika’da okumayanlara, televizyon seyretmiyenlere ve NET’le ilgileri olmayanlara Chopra yakınlara gitmekte. Chopra bir guru olarak tanımlanmaktan nefret ediyor. Ama baş müridi ünlü Hollywood yıldızı, Demi Moore kendisine böyle hitap etmeye devam ediyor ve Moore şarkıcı Naomi Judd ve eski Beatle George Harrison ile birlikte Chopra’nın yakında Kaliforniya’da “La Jolla” adı altında açacağı sağlık merkezinin danışma kadrosunda yer alıyorlar. Onun diğer ünlü müritleri arasında Michael Jackson, modacı Donna Karan ve Michael Milhem de var. Aslında Chopra daha üst bilgelik ve kültür otoriteleri tarafından henüz daha onaylanmamış durumda. Yine de medya Chopra’dan ellerine geçen milyonlardan vazgeçmeye razı görünmüyor. Bir çok üst yönetici onu açıkca övüyorlar ve Chopra’nın menejerleri “İnanılmaz birşey ama Chopra’yı sevenler arasında devletin üstünden bir çok adam var” demekteler. Chopra Amerika´da inançla dinin birlikte uygulanabilmesi yolunda ortak bir lisan bulunabilmesi için herkesden daha çok çaba sarf ettiği iddia ediyor.
"Onun başarısı inancına dayanıyor."
Bazı Amerikalı doktorlar, ruhun iyileştirme gücü hakkındaki kabullerinde onu ön planda tuttular.Çünkü Chopra onlara göre ideal bir kılavuz, milliyetçilik öncesi kültürel bir geleneği yerleştiriyor.Ve Chopra amacını ve olağanüstü iletişim yeteneklerini kullanarak, onların bilmediği birşeyi, basitleştirilmiş büyüleyici bir Hinduzim’i ima ediyor. Chopra’nın yeni anonim şirketi Infinite Possibilities’in idarecisi şöyle diyor: “Dünya Deepak’ı almak için hazır olan bir basamak, o sadece bir katalizatör kullanıyor.” Bununla beraber, Chopra 1988’de kötü bir olay yaşadı, babası başarılı bir İngiliz kardiolojistiydi, Chopra´nın ünlü Ayurvedik ilacını kalp rahatsızlığı için bitki kökenli geleneksel Hint kürü olarak kullandığını öğrendiğinde babası İngiltere’deydi. Ve baba Doktor reddetti; ”Onun başarısı inancına dayanıyor” diyordu. Bu arada kendi babası da yani Chopra´nın dedesi de aynı ilacı kullanıyordu. Baba Chopra Londra’daki büyükbabasından bu saçmalığı bırakmasını ve batılı bir kalp uzmanı bulmasını istedi. Yaşlı adam bunu yaptı ama iki hafta sonra öldü.
Yirmi senelik kariyerinde, Deepak babasının yolunda gibi görünüyor. Ayrıcalıklı, sempatik ve başarılı, önemli bir tıp kurumu olan All India School Of Medical Sciences’e kabul edildi. 23 yaşındayken Vietnam Savaşı´nda ortaya çıkan doktor eksikliği sırasında orduya kaydedildiğinde New Jersey’de küçük bir hastanede çalışıyordu. 38 yaşında, Massachusetss Hastanesi’nde personel şefi oldu, “Benim amacım Amerikalı meslektaşlarımla eşit olmak veya onları geçmektir” diyordu. Ama o zaman ortada problemler vardı. Chopra’yı yaşam tarzı korkutuyordu; Fincanlar dolu kahve, paketlerce sigara ve sakinleşmek için her gece viski. Aynı zamanda da sağlık bakımı ile ilgili kuşkuları gittikçe yükseliyordu. Bir zamanlar onun için hastaneler olağanüstü yerlerdi. Ama bir zaman sonra “Tek yaptığım teker teker hastaları muayene etmek ve devamlı ilaç yazmaktan ibaret, aynen kanuni bir esrar satıcısı gibiyim." diyordu. Chopra, o günleri anımsayarak geçerli tıp sisteminin kısa vadeli tedaviler sağlayarak, uzun vadeli önlemlere önem vermediğini, batılı hekimliğin sisteminin bozuk olduğunu ve aynı zamanda da doktorların merkezinde bulundukları ticari bir dünyayı beslediklerini belirtiyor. Chopra ağdaki örümcek gibi hastalarını tuzağa düşürmekden vazgeçtim, diyordu.
Chopra, Mahareshi´nin fanatiği oluyor...
1980 yılında, bir gün okunmuş kitap satan bir dükkanda Mahareshi Mahesh Yogi´nin bir kitabını bulmuş ve meditasyona başlayarak sigara ve içki tutkusundan kısa zamanda kurtulmuştu. 1983´de Hindistan´a giden Chopra kendi tabiriyle ruhsal aydınlanmaya ulaştı ve Mahareshi´yi ziyaret etti. 1970´lerde Mahareshi çok popülerdi, aynı yıl Ayurvedik Bitkisel Kürleri duyurdu ve satışlarını başlattı. Bunun için Mahareshi ABD piyasasına Ayurvedik sözcüğünü bir tire ekleyerek soktu, Ayur-Veda olarak. Ve Chopra ABD´ye döndüğünde bir Ayur-Veda pazarlamacısı ve satıcısı olmuştu. "Mahareshi büyük bir efsane, felsefesi, klasik Hintli görünümü çok çarpıcıydı, bilgeliği basit ve parlaktı. Tam bir fanatik olmuştum ama pasif değildim, birkaç yıl dünyanın bir çok yerini gezerek Ayur-Veda´yu tanıttım.." diyordu. 1987´de Chopra, Mahareshi Uluslararası Ayur-Veda Ürünleri Şirketi´nin yöneticisi olmuştu. 1989 yılı geldiğinde, o artık bir milyonerdi, Mahareshi onu "Ölümsüzlük Efendisi" ünvanıyla onurlandırdı. 1991´de ise Chopra adı Amerikan Tıp Birliği Bülteni´nde ilk kez yer aldı. İddiaları dikkat çekiyordu ve sert bir dille eleştirildi, Mahareshi bir yana atılabilirdi ama Chopra bir doktordu. Paketi 95 $´a satılan bitki karışımları tepki alıyordu, bir dönem şarlatanlıkla suçlandı. Chopra, ancak 1993´de bu saldırılara iftira edildiği cevabını verecekti. Tıb dünyasının saldırıları ve Chopra´nın yaklaşımları, nedense Mahareshi´nin politikasına ters düşünce ilişkileri kopma noktasına geldi. Daha sonra Chopra, bu ayrılığı "Kendimi bir kuş gibi özgür hissediyorum, artık yazabilirim."diye tanımladı.
Kitaplarında, kişisel anektodlar, bazı bilimsel çalışmalardan alıntılar, bilgelerden alınma ruhsal vecizeler vardır. Dostoyevsky´den, Hint Destanı Vedalar´dan, Alman fizikçi Heisenberg´den söz eder, evde kendi kendine uygulanabilen eksersizleri öğretir. Kitaplarının özünde, sınırsız bir bir değişim fikri, dinsel-felsefe çizgisinde sürekli tekrarlanır. Chopra´ya göre, bedenimiz tükenecek olan madde kütlesidir ama biz hücrelerimizi değiştirerek yenileyebiliriz. Bizler sabit bir oluşumun içindeyiz. Atomaltı düzeyde. bizleri saran havadan daha yoğun değiliz fakat daha seçkin veya ayrıcalıklıyız. Kuantum fiziğinden bu yana, madde ve enerjinin iç değişimini öğrendik, bizler tek başına varolmuş bireyler değiliz, sonsuz evrensel bir enerji alanının içindeyiz ve parçasıyız, enerjinin zeki bir alanını oluşturuyoruz. Chopra, "Bedenimiz, tüm kozmosun yönettiği zeki bir örnektir, tek bir bütünüz, evrensel bedenin parçasıyız ve düşüncemiz evrensel düşüncesinin bir açısıdır." derken ekliyor;" Stresi azaltmak için bedeninizi dinleyin, Ayur-Veda pratikleri ve meditasyon yaparak evrensel düşünceyle uyum sağlanabilir. Mistik enerji oluşumu hastalıkları ve bilhassa kanserojen tümörleri kuşatır ve değiştirir, bunu yapmak zor değildir. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam sonucunda 130 yılın üzerinde yaşayabiliriz. Ölüm, küçük bir korkudur, eğer temel kimliğimizi tanır ve evrensel enerji alanının bir parçası olduğumuzu anımsarsak ölümsüz oluruz."
Chopra, 1993´de ünlü talk-show sunucusu Oprah Winfrey´in tv programına çıktığının ertesi günü, 137.000 kitabı satıldı. Günümüzde yüzbinlerce Amerikalı Chopra´ya şükran dolu, sayısız insan onun kitaplarından aldıkları olumlu sonuçlardan söz etmekte, sanki toplu bir isteri yaşanıyor. Geçen yıllar içinde Chopra, klinik çalışmalarını tamamen bıraktı, hatta California Tıp Lisansı´nı dahi yenilemedi. Chopra Merkezi´nde yoğun çalışmalarını sürdürüyor. 15 milyon $´ın üstünde kazancı olduğu belirtiliyor, bitki karışımları hala satılıyorlar. Chopra´nın son kitabı "Merlin´in Dönüşü" bir roman, daha sonra mini bir seri düşünüyor. Müziği ve şiiri birleştiren bir senaryoyu yazıyor, bu çalışma ünlü rock grubu Eurythmics tarafından seslendirilecek. Bu bir Chopra müzikalinin ilki.
Düşüncelerimiz, bedenlerimizde değişimler yaratıyor. Doktorlar, hala ruhsal şifanın sırrını çözme savaşındalar, aslında gerçek vakalar çok az ama bilimsel araştırmalar için yeterli sayıda. Binlerce şarlatan şifacı olmasına rağmen, bazı çarpıcı ve kesin olaylar işin önemini vurguluyor. Asıl önemlisi, ruhsal şifanın içte yani kişinin düşüncesinde yaratılması gereken bir enerji olarak uygulanabilmesi Dışardan, bir başkasından gelen enerji olarak düşünülmemesi gerekiyor. Dr. Rita Kumar; "Eğer fiziksel hastalık belirtileri, düşünce ve ruhla ilişkili olmasalar beden hemen ölecektir. İnanıyorum ki, düşüncelerimiz bedenimizde değişimler oluşturuyor. Ama, bizler düşünce-beden-ruh tıbbında aynı standartlarda taraflıyız, umarım Chopra işini hala yapıyor ve bu iş sadece ruhsal şifa ile ilgili olsun."
Chopra´nın kısa öyküsüydü bu, Ruhsal Şifa var mı, yok mu? Gelecekte konu daha aydınlanacak, bilimsel ilginin gittikçe artması ve tıp mensuplarının yaklaşımları şifa olayını gittikçe güncelleştirmekte. Fakat gerek Chopra´da, gerekse de benzerlerinde ortak mesaj veya öğreti çok açık; Ruhsal Şifa´nın sırrı insanın kendisinde, bu inanılmaz enerji düşüncelerimizde, ruhumuzda gizli, onu açığa çıkarabilmek, kullanabilmek, bedenimizde değişimler yaratabilir. Ölümcül hastalıkları durdurabilir, yaşamı sürdürebiliriz. Önemli olan, şifacılık şarlatanlığını durdurabilmek, onların yarattıkları kirli enerji alanı ölüme daha çok kapı açıyor, dıştan değil, içten gelen enerjiyi aramalı ve bu gücün kaynağını gösteren bilgiyi öğrenmeliyiz. Aslında Chopra dahi, ticari bir örnek ama zararı şifacı taslaklarından çok daha az, çünkü Deepak Chopra binlerce yıllık görkemli ve sınanmış bir öğretiyi çağdaş yöntemlerle iletiyor. Şimdilik bu kadarı yeterli...