Parapsikoloji

Bilinmeyen.Com / Parapsikoloji Kategorisi

Astral Seyahat ve Rüyaların ilişkisi

Binlerce yıllık maji bilgilerinde rüya ruhsal bedenin astral dünya denilen ve madde dünyasının izdüşümü sayılabilecek farklı bir boyutta geçirilen süredir. İnsan burada tüm varoluşun düşünce gücüyle yaratılan farklı bir yaşam biçimini yaşar ve yaşananlar gerçektir.

İnsanın uçması, uçurumdan düşüp ölmemesi gibi. Daha da uygun bir tanımla astral dünya denen aynanın öteki yanıdır ve orada herşey aynanın arkasında olduğu gibi terstir.

Burada erkek, orada kadın olabilirsiniz, burada korkak ama orada kahraman bir savaşçı olabildiğiniz veya burada iktidarsız ama orada seksin He-Man´i olabildiğiniz gibi, ya da bunların tersi gibi...

Eğer böyleyse, ki böylesi bana daha anlamlı geliyor, yaptıklarımız bir şekilde bir başka boyutta veya alacakaranlık kuşağında sebep ve sonuç oluşturuyorlar. Belki de; yaşamlarımızın ve davranışlarımızın hesabını kendi kendimize vermemiz ve de kaçtıklarımızla yok ettiklerimizin orada karşımıza çıkmaları evrensel düzenin en büyük vicdan anayasasıdır.

Huzurlu uyku ile kabus arasındaki fark da bu olsa gerek. İyi uykular ve aydınlık rüyalar...
 

Bilinçli rüya görmenin yolları

Rüyaların anlamı nedir?

"Burası bizim ev ama eşyalar başka" rüyasının anlamı

Projeksiyonların uyanıkken de, yaşanabileceğine inanın ve bunu isteyin. Kendinize "Ben projekte edeceğim." ve "Nasıl projekte olunacağını öğreneceğim?" telkinlerini yapın. Kendinizin daha farklı olabileceğine inanmalısınız. İnatla ısrar ederek daha geniş sularda yüzmelisiniz. İki önemli şey var; ilki kendinize itiraf edin ki, astral çıkış gerçek bir olaydır. Kendinize önem verin, dış etki ve telkinlere uzak kalın, bir kuşkucu sizi engelleyebilir. Düşüncelerinizi açmayı öğrenin, gözlerinizi kapayın ve önünüzde bir havuz olduğunu projekte edin ve düşüncelerinizin havuza aktığını düşleyin. İkincisi isteğin gücünü toplayın, bu gerçek bir istek olmalı, unutmayın ki istek, insan ilişkilerinin ve yetilerinin en önemli ve güçlü yönüdür. Okkült öğretiler size isteklerinizi nasıl kontrol edeceğinizi öğretebilir, bunun için ritüelistik majiye yönelebilirsiniz. Muhakkak çabalarınızın ardına güçlü ve yoğun bir istek gücünü koymalısınız. Bu duygu ya da gereklilik bir uzay aracını iten rokete benzetilebilir. İstek gücü çabalarınıza, ekstra güç katabilir, doğrulanmış veya doğru bir istek çabalarınızdaki başarıları ve başarısızlıkları gösterecektir. Rüyaların kullanılması astral yolculuğun kalbidir; gerek astral yolculuklar, gerekse berrak rüyalar, uyanık yaşamımızı bilinçlendirirler ve anlamlandırırlar. Örneğin, rüyanızda, tanımadığınız birini görebilirsiniz veya bildiğiniz bir yerde olabilirsiniz ama farklar vardır yani rüyanızda kendizi evinizde görebilirsiniz ama mobilyalar başkadır veya ev sizin evinizdir ama içi tamamiyle başkadır. Bir başka rüyada uçan veya konuşan hayvanlar görebilirsiniz. Bütün bunlar dünya yaşamınızda olmayan şeylerdir. İşte bu garipliklerin cevabı; Bütün bunları siz istiyorsunuz; rüyalarınızda ortaya çıkan gariplikleri kullanabilirsiniz ve unutmayın ki bu gariplikler size rüya evreninde bulunduğunuzu anımsatırlar. Bunun için vardırlar, normal dünyadan farklı bir boyutta olduğunuzu ancak böyle algılayabilirsiniz.
 

Rüyalarınızı hatırlayın

Eğer uygun şeyleri yapar, gerekli eksersizleri sık sık yaparsanız bilinçli rüya görebilirsiniz. Örneğin, istediğiniz rüyayı görmeyi veya rüya görürken rüyada olduğunuzu farketmeyi ve rüyanızı koşullandırmayı öğrenebilirsiniz. Bu metodla rüya evreninizle, günlük uyanık yaşamınız arasında ilişki kurabilir ve yorumlar yapabilirsiniz. Hatta bir günlük tutarak, "Berrak Rüya" görmeye hazırlanabilir ve daha da ötede astral çıkış yani fiziki bedenden ayrılma deneyimini yaşayabilirsiniz.

Öncelikle bir rüya günlüğünüz olmalı ve hatırladığınız her rüyayı tarihi ile beraber detaylarını unutmadan hemen yazmalısınız. Sabah uyandığınızda, daha yataktayken bunu yapın; uyanınca kendinizi rahatlatın ve rüyanıza konsantre olun, diğer düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Dışardan gelen etkileri engelleyin. Aniden uyandığınızda ilk aklınıza gelen şey günlük düşüncelerdir, bunu yapmayın ve kendinize yasaklayın. Ne şekilde uyanırsak uyanalım, gece boyunca gördüğümüz rüyaların izleri muhakkak bilinçaltımızda saklıdır.

Yeterince konsantre olursanız, bunların bazıları bilinçüstüne çıkmaya başlar ve anımsamaya başlarsınız. Yeterince deneyim kazanıldıktan sonra, hatırlama blokları büyür ve rüyalarınızın büyük kısmını otomatikman hatırlarsınız. Eksersizler belleğinizi güçlendireceğinden uyanık kişiliğinizle, rüya kişiliğiniz arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirecektir. Önemli olan yansıtma yani projeksiyondur, yapacağınız veya kabul edeceğiniz şey rüya projeksiyonlarını fiziki dünyaya yansıtabilmektir. Eğer bu düşünce sizi rahatsız ediyorsa, kabulünüzü değiştirin ve bilinçaltınızın ortaya çıkması için kendinize telkin yapın.

 

Ne rüya görmek istiyorsunuz? Siz seçin...

Projeksiyonlar düşüncenize akacaktır ama bunu engellemeyin ve izin verin; kendinizi hatırlamaya zorlamayın; zorlamalar değişimler getirir. O kadar çok şey anımsayacaksınız ki, siz de şaşıracaksınız. Bu gerekli disiplin çok başarılı olacak ve astral projeksiyonu sağlayacaktır. Yanlız şuna dikkat edin, projeksiyonlar güncel yaşamınıza geçmemeli veya yer edinmemelidir. Çok hoşunuza giden veya seveceğiniz projeksiyonlar olabilir ama yazdıktan sonra onların etkisinde kalmamalısınız. Önemli olan alışkanlık kazanmak ve fiziki dünya ile rüya dünyası arasında sağlıklı ilişkiyi oluşturabilmektir. Görmek istediğiniz görüntü ile, gördüğünüz rüya arasındaki uyum önemlidir; sonuçta gece nelerin olduğunu öğreneceksiniz.

Kişisel eksersizler Bellek gücünüzü arttırmak ve rüya ile uyanıklık halleri arasındaki ilişkiyi güçlendirecektir. Kişisel eksersizlerin temel tekniği, "berrak rüya" görebilmek üzerinedir. Aslında, benzer teknikleri öğreten kitaplar satılmaktadır, bunlardan astral projeksiyon tekniklerini dahi öğrenebilirsiniz fakat çok farklı tekniklerin öğretilmesi tehlikeli olabilir ve ruhsal sağlığınız zarar görebilir.

Eksersizlerin anlamı düşüncelerinize bitki ekmek gibidir. Bu düşüncenin altında uzun süre saklanan düşüncenin yani güçlü bir arzunun sonunda gerçekleşeceği yaklaşımı bulunur.

Kendinizi şu iki kurala inandırın;
a) Siz berrak rüya görebilirsiniz.
b) Rüyanızda berraklığı sağlayacak, ipucunu bulabilirsiniz. Peki bu nasıl olacak? Kendinizi projekte olayı için ikna edin, bu çoğumuzda kendiliğinden oluşur, eksersiz size güçlü isteklerin gerçeğe dönüşmesi sonucunu getirecektir. Scott Rogo´nun "Bedeni terkederken/Leaving the Body" adlı kitabında buna "İstek Metodu" denmektedir ve temelde bu metod "Yram" adlı bir astral projeksiyondur.

 

Kendi rüya sözlüğünüzü yapın

Kişisel rüya sözlüğünüz için sizlere bir metod önerebiliriz; Bu metod Freud, Jung ve diğer psikologların düşüncelerinden etkilenilerek düşünülmüş ve denenerek olumlu sonuçlara ulaşmıştır; Önemli olan istek, kararlılık ve sabırdır;

1. Gördüğünüz ve hatırladığınız rüyayı kalkar kalkmaz ya birine hemen anlatın veya bir teybe kaydedin, olmadı yazın.

2. Rüyada gördüğünüz sembolleri tanımlayın. Yani bir masayı, altın bir yüzüğü veya bir atı.

3. Bu sembollerin ortak yönlerini arayın. Bir yolda gidiyorsunuz,karşınızda bir beyaz at duruyor gibi...

4. Rüyanızdaki sahneleri sinema planları gibi sahnelere bölün ve her olayı birbirinden ayırın. Yol sahnesi, at sahnesi, yüzük takma sahnesi gibi...

5. Her sahne arasındaki ilişki sembolünü arayın; "Yolda yürüyordum, atın yanına geldim ve at bana baktı, yorulmuştum, binmemi istiyor gibiydi..." şeklinde . Atın yanına gelmek ve Atın bakması gibi...

6. Sonra her sahneyi kendinizce yorumlamaya çalışın ama ayrı ayrı olsun yani her sahnenin ana fikrini bulun. Bu sahne yorgunluk, bu sahne uzun ve bozuk yol gibi...
 

Her hatırladığınız rüyayı yazın,geleceği görün

Yapmanız gereken şey, rüya projeksiyonlarının kaydedilmesidir, hatırladığınız herşeyi yazın, bilinçaltı görüntülerle karışması halinde bile zararlı çıkmayacaksınız. Ayrımları zaman içinde yapacaksınız ve bu bir alışkanlık haline gelecek. Şimdi bunun tersini görelim; uyumadan önce, kendinizi uykulu ve yorgun hissettiğiniz anda fiziki plandaki görüntüleri rüyanıza projekte etmenizden söz ediyoruz. Bunu deneyin, kısacası rüyanızda bir şeyi görmek isteyeceksiniz ve göreceksiniz. Hemen olamaz demeyin, bunu yapabilen çok insan var ve normalüstü bir olay yaşamayacaksınız. Zaten bunu her gün yapıyorsunuz ama farkında değilsiniz. Her iki halde de, en rahat ettiğiniz yatma pozisyonunu seçin. Beşer dakikalık konsantrasyonlar yeterlidir, sonra rüyaları yazmaya başlayın, cümleler kurmanız gerekmiyor, aklınıza gelen tüm simgeleri, sözcükleri yazın, gereken anlamlar sonradan çıkacak veya senaryo oluşacaktır. Unutmayın ki, bu deneyimin öte adımı astral projeksiyondur yani bilinçli olarak ruhunuz bedeninizi terk edecektir. Hatırlamaların ruhsal deneyiminizi arttıracağını ve amaç olarak ruh-beden kontrolunu kazanacağınızı bilin.

7. Pozitif bir sonuç çıkartmaya kendinizi koşullayın. Rüya sonrasında bir sonraki rüyaya kadar geçen sürede olanları bu sonuçla mantık çerçevesi içinde bütünleştirmeye çalışın.

8. Eğer isterseniz genel yorum kitaplarından sonuç çıkarın ve benimsediğinizi kullanın. Ve sonra bunların tümünü bu işe ayırdığınız özel bir deftere kaydedin.

 

İlginç bir rüya gördüğünüzde ne yapacaksınız?

Ne yapacaksınız?
Garipliklerin ortaya çıktığı rüyaları anımsamak daha kolaydır ve gariplikler belirgin ipuçlarıdırlar. Hoşlanmadığınız rüyaları engelleyebilirsiniz. Eksersizler yeterli olacaktır; kendinize "bir dahaki sefere böyle birşey görmeyeceğim ve görürsem hemen uyanacağım." telkinini sürekli yapın. Eğer bu telkini sürekli yaparsanız, isteğiniz gerçekleşecektir. Sonuç olarak bütün bunlar berrak rüya görmeniz içindir. Bunun anlamı rüya evreninde uyanık olmanız demektir. Şimdi konuyu toparlayalım;

A. Fikirlerinizi değiştirdiniz; artık rüyalarla ilgili deneyimleri kabul ediyorsunuz.

B. Artık rüyalarınızla ilgili bir günlük tutacaksınız. Eğer yaşarsanız veya yaşadıysanız günlüğünüze astral çıkışlarınızı da kaydedin. Veya ayrı bir günlük tutun. Ama tüm deneyimlerinizi yazın.

C. Rüyalarınıza ve astral çıkışlara değer vererek, onların bilinç alanının spektrumunun devamlılığı olduğunu anımsayın. Bir rüya güncel bilincinizde unutulabilir ama bir astral çıkış bir rüyaya göre daha üst bir bilinç halidir ve fizik dünyada bir anlam taşır. Bilinciniz bu iki uç halin arasında aktüel pratikler yapar.

D. Rüyalarınızda yaşadıklarınızı ve olanları anımsama yeteneğinizi güçlendirin. Bu anlamda, belleğinizi uyanıklıkla, rüya alanı arasında bir köprü gibi kullanın.

E. Bunu isteyin, daha da önemlisi yapacağınıza inanın.

F. Rüya gördüğünüzü farketmeyi isteyin. Rüyalarınızdaki garip, alışılmadık olayların aslında rüyada olduğunuzun anahtarı olduğunu kesinlikle öğrenin 

 

Doğru rüya yorumu yapabilmeniz için uygulama listesi

Sonuçta, eksersizleri şöyle sıralayabiliriz;

1. Sabah uyandığınızda, hiçbirşey düşünmeden rüyalarınızı hatırlamaya çalışacaksınız.

2. Hatırladığınız herşeyi yazacaksınız.

3. Rüyalarınızda gördüğünüz ve yaşadığınız alışılmadık, garip şeylerin listesini yapın. Bunu ilk iki maddede de yapmış olabilirsiniz ama alışılmadık şeylerin ayrı bir listesinin olması önemlidir. Unutmayın ki, bir garip olayın veya objenin yer aldığı bir rüya henüz gerçekleşmemiş bir olay olabilir ve fizik dünyadaki yaşamınızda farklı bir gelişimin habercisidir.

4. Gün içinde arada bir durun ve kendinizi uyandırın. Kim olduğunuzu, nerede olduğunuzu, nerede yaşadığınızı düşünün. Sonra bunları rüyalarınızdaki kimliğinizle karşılaştırın ve bunu günde birkaç kez yapın.

5. Gece yatmaya giderken, kendinizi şu düşünce ile medite edin; "Bu gece uyanık olacağım, rüya gördüğümün farkında olacağım. Eğer rüyamda normal olmayan birşey görürsem, rüyada olduğumu anımsayacak ve uyanacağım.

Bu eksersizleri yaparken, diğer eksersizleri ihmal etmeyin ve "beden dışı deney" yaşama şansınızın varolduğunu unutmayın.

Duyudışı Algı (DDA) hakkında merak ettikleriniz

Duyudışı algı hakkında

İnanılmaz Sonuçlar Hayal Değil

Zıt görüşteki dalgayı oluşturan bilimciler Duyu Dışı Algı tekniğine kuşkuyla bakarlarken, ortaya çıkan izleri şaşırtıcı ve zihin karıştırıcı bulurlarken, uzay ve zamanın uygun gözüken davranışlarında eksiklikler olduğunu öne sürüyorlar. Elektromanyetik ve çekimsel güçlerdeki değişimler öngörülenlerden uzaktı ve bilim kurgu filmleri dışında asla zaman içinde geriye dönüşü sağlayan gizemli bir artış yoktu. Oysa ileri sürülen Duyu Dışı Algı verileri iki kıta arasında düşünce alışverişinin, aynı salona açılan iki ayrı kapıdan geçmek kadar kolay olduğu yönündeydi. Görünen örnekler bize algılardaki değişkenliklerin ve idrak etmenin çok sayıda olduğu çizgisindeler. En garip ya da nadir bir sonuç, Targ tarafından açıklanmıştı ve 1975´de Burbank Polisi´nden Komiser Pat Price´ın uzak görüşüyle ilgiliydi. Price´la yapılan deneylerin birisinde, bir hedef yer seçilmişti, burası Palo Alto´da Rinconada Park´da bir yüzme havuzu tesisiydi ve Price burayı hiç görmeden aynen tarif etmişti. Fakat daha sonra bir fark görüldü; Price´ın tarif ettiği büyük su depoları yoktu.

 

Geçmişi gören Price

60 yıl Öncesini Görmüştü...
Targ, 20 yıl boyunca bu olayı tartıştı ve sonunda 1995´de yani Price´ın ölümünden çok sonra inanılmaz bir birşey keşfetti. Palo Alto Kenti´nin 1913 yılındaki Yıllık Raporu´nu bulmuştu, raporda 1913 yılında belediye tarafından Rinconada Park´a su depolarının yapıldıkları yazıyordu ve o yıldan kalan ve söz konusu iki su deposunu gösteren bir de fotoğraf vardı. Kısacası, Price 60 yıl sonra bu depolardan söz etmişti ama depoların ortadan kaldırılmasının üzerinden yıllar geçmişti yani Price geçmişi görmüştü. Kuşkucular hemen ortaya çıktılar ve yorumları hedef aldılar yani yorumlar yakıştırmaydı. Fakat bu kez başarılı olamadılar, bunun yerine uyumsuzlukların çok sayıda görüldüğü başka örneklere yönelerek, demogojiye yöneldiler.

 

Öngörü ve Jessica Utts

1995´de CIA´in yayınladığı rapor tüm geçmişi kapsıyor ve her tür sonucu açıklıyordu. California Üniversitesi´nden İstatistik Prof. Jessica Utts, şöyle diyordu; "Standartları kullanırken bilimin öteki alanlarına da başvurursunuz ancak bundan sonra ruhsal fonksiyonelliğin varolduğu sunucuna varılabilir." Buna karşın Oregon Üniversitesi´nden psikolog Prof. Ray Hyman yayınladığı raporda, Utts´u onaylıyor ama sonraki adımların ne olduğunu soruyordu. Utts´un çalışmalarında gelecekteki araştırmalar için gerekecek fonun ne olabileceği önerilmeli veya tahmin edilebilmeliydi çünkü bu öneriler günümüzdeki hastalıklı bütçe anlayışında yararlı olabilirdi. May´ın çalışmalarında ise çok başarılı fotoğrafik sonuçlar vardı ve verilere göre kontrollu uzaktan görü oranı % 15´in üzerindeydi. Bu oran ilgili bilimciler için yeterlidir daha başarılı oranlar beklentilerin üzerindedir ve öngörülemezler, derece derece yükselerek daha zekice algılanabilir ve kabul edilebilir sonuçlara ulaşabilirler.
 

Geleceği görenler

 

Mustafa Kemal´in Sakarya savaşı sırasında, İsmet İnönü ile savaşın durumunun kritik olduğu konusunda yaptığı konuşmayı önceden rüyasında görmesi ve anlatması hemen akla geliyor veya Jül Sezar´ın eşinin Senatoda öldürüldüğünü rüyasında görerek,oraya gitmemesini haber vermesi geleceğin görülebildiği önemli örnekler olarak dikkat çekiyorlar. Bu tür örnekler sayısızdır ve ortak nokta hemen dikkat çeker; geleceği gösteren rüyaların hemen tümü önemli olayların arifesinde olmaktadır. Herkeste mi? Evet, çünkü önemli ve tarihe malolmuş insanların anlattıkları akıllarda kalırken, sıradan insanların rüyaları unutuluyor veya yakınları arasında kalıyor.

Anlatılan bir rüya şöyleydi!

"Uzun bir asma köprüden yürüyorum, arkama baktığımda köprünün ucu görünmüyor. Önümde ise yangın var; Alevleri görüyorum, bir yer yanıyor ama bir sürü insan durmuş bakıyorlar ve kimse birşey yapmıyor. Birinin yanına gidip, yardım edelim diyorum ama hem o hem de başkaları sanki gözleri açık taş kesilmiş gibiler,öylesine durmuş seyrediyorlar. Sonra yangın ve insanlar kayboluyor, köprünün altına bakıyorum,masmavi bir deniz var ama denizin üzerinde koskocaman dev boyutlarda bir gazete yüzüyor ve başlığında çok önemli birisi için "Öldü" yazıyor ama ismini okuyamıyorum. Sonra uyanmışım veya gerisini hatırlayamadım." Son derece önemli bir rüya ve sonucu ortada. Tabii ki,o günlerde hiçbir anlam vermem mümkün değildi. Sadece bir tehlikeden kurtulacağını ve ülkenin önemli bir insan kaybedileceğini önceden görmüş olduğunu söyledim. Önemli olan, bu tür haberci rüyaları görmeye devam ettiği takdirde bana haber vermesiydi.

 

Kaderin önüne geçilmez mi?

Rüyaların derin ve uzun boyutlu anlamları ancak kehanet olaylarında olduğu gibi, olay ve olaylar gerçekleştikten sonra anlaşılabiliyor. Ve belki de Sezar olayında olduğu gibi, anlam kazandırılırsa ve gelecek anlaşılsa dahi, kader yine de ağlarını örüyor ve kaçınılmaz son geçekleşiyor. Sezar´ın karısının uyarısına rağmen yine de Senatoya ölüme gitmesi "Bana bir şey olmaz" içgüdüsündenmiydi yoksa gitmemesini engelleyen tanrısal yasalar mıydı?

Veya Sn.Özal´a ölüm tehlikesi içinde olduğu önceden bildirilmiş olsaydı, o yorucu seyahatlardan vazgeçebilir ve bir rüyanın etkisiyle bir Cumhurbaşkanı yaşamını baştan düzenlermiydi? Cevap % 99 hayırdır, gerek Sezar,gereksede ünlü kahine Jeane Dixon tarafından Dallas´a gitmemesi için uyarılan başkan Kennedy böyle yapmışlardı ve her ikisi de öldüler. Son Rus Çarı II. Nicholas rüyasında kümesindeki tüm tavukların bir tilki tarafından öldürüldüğünü ve tilkinin sonunda kendisine doğru geldiğini rüyasında görmüştü. Kimse anlam veremedi ama yaklaşık bir yıl sonra gerek Çar, gerekse de tüm ailesi yok edildiler.

 

Geleceği görmemiz doğru mu?

Korkutucu bir soru ister istemez akla geliyor; peki, ya bizler Çar, Başkan, Cumhurbaşkanı olmayan bizler acaba rüyalarımızda geleceğin hangi olaylarını görüyor ve anlam veremediğimiz için unutup gidiyoruz. Bu düşüncenin karşıtı da var ; Acaba geleceği rüyalar yoluyla kesin öğrenseydik veya anlamladırabilseydik, bekleme sürecinde yaşamlarımız Cehenneme dönmezmiydi? Sanırım dönerdi ve o zaman unutmanın veya anlam verememenin bir tür insansal savunma içgüdüsü olduğunu düşünmemiz gerekiyor.

Bazı insanlardan duyarız; "Benim rüyalarım hep çıkıyor" diye ; ama çıkan rüyalar genelde pozitif ve ufak tefek olaylardır . Çok önemli veya çok genel olaylar pek bu hatırlama faslına girmezler. Doğu Anadolu´daki büyük deprem öncesinde bu yönünün olduğunu söyleyen bir okurum bütün büyük depremleri kara bulutlar şeklinde muhakkak rüyalarında önceden gördüğünü söylemiş ve çok büyük bir felaketin olacağını haber vermişti. Evet; Sezginin rüyadaki simgelenmiş hali doğruydu. Ama nerede ve ne zaman bilgisi yoktu. Olsaydı da acaba kamuoyuna iletilebilirmiydi? Ve de iletilse ne çapta bir paniğe ve kayba neden olurdu? Sayısız rüya yorum kitapları vardır, bu kitaplarda bir sürü şeyin anlama geldiği anlatılır fakat gerçeklerle bağdaşma oranları çok düşüktür. İşte burada kişisel rüya sembollerindeki farklılık ortaya çıkar, yukarıdaki örnekte olduğu gibi. O kişi için kara bulutlar depremi veya bir doğal afeti simgelerler ama bir diğeri için kara bulutlar belki de finansman sıkıntısının darboğazıdır veya öteki için sadece kara bulutlardır. O zaman anlaşılıyor ki, kişinin kendi rüya sözlüğünü oluşturması işe yarayabilir, böylece her insanın özgün rüya kitabı ortaya çıkacaktır. Ve bir zaman sonra da yorumlar anlamlı ve etkili olabilecektir ama tabii istenirse. Bu bir yaşam biçimidir ve sonuçları düşünülerek seçilmelidir.
 

 

Medyum ile bir seans

İşte bir seans; "Acı içinde değilim fakat iki yıl önce kaybettiğim biriyle bağlantı kurduğumda titriyorum. ´Baban?´ diyor Van Praagh ve kanserden ölüp ölmediğini soruyor. Oksijen tüplerinin ve kemoterapi seanslarının anıları arasında titreyerek evet cevabını veriyorum. Fakat medyum koklamaya yöneliyor. İğrenç bir koku alıyorum. Hastane kokusu olup olmadığını bilmiyor ve bu şaşırtıcı olayı soruyorum ama o konuları değiştiriyor. ´Jon kim?´ diye soruyor. Çoğu insan gibi ben de bu isimde birini tanıyorum. Van Praagh Jon´un iki Çocuğu olduğunu söylüyor ve annemin bir kız kardeşinin olup olmadığını soruyor. ´Hayır´ deyince bu sefer Jon´un eşinin kız kardeşini soruyor. Bir kız kardeşinin olduğunu ama tamamen aklımdan çıktığını anımsıyorum. Büyük annemin ismini yazıyor ve yine doğru çıkıyor. Nedir bu gariplikler? Van Praagh devam ediyor. ´Annenin başıyla bir sorunu var mıydı?´ Yok, diyorum. ´Başı ağrıyan biri var mı?´ diyor eşim aklıma geliyor fakat insanın her zaman başı ağrımaz mı? M ile başlayan ismin kime ait olduğunu soruyor. Annemin diyorum fakat ikinci harf yanlış. Annemin evde öldüğünü sezdi. Fakat hastaneleri ima ettiği sırada tarafsız tepkim onu aydınlattı. Son nefesini verdiğinde annemin başucunda bir kadının olduğunu söyledi. Böyle biri yoktu. ´Orada Katolik biri mi vardı? Bitişiğinde Katolik kilisesi mi bulunuyordu?´ Hayır, hayır. Birkaç sorudan sonra benim Musevi olduğum sonucuna varıyor. Max ve Bernie adında ruh dünyasında insanların olup olmadığını soruyor. Yok. Anneme ait çiçekli kumaşlı bir sandalye, bir seri altın şamdan; Yanlış, yanlış, yanlış. Evimdeki büromda çalıştığımı söyledi. Ben hiçbir zaman evimde çalışmadım. ´İyi enerjin var´ dedi ve annemin benimle gurur duyduğunu söyledi. Öyledir. Bütün bunlar yeterli mi? Van Praagh bir şarlatan mı? Yoksa raslantılara mı boğulduk... Kararı siz verin..."

 

Parapsikoloji hakkında

İnançlar sorgulanıyor

Robert Jahn; "Kafalarımız bilinen evrenin dışındaki bilinç dalgalarını alabilen televizyonlar olarak düşünülebilir." diyor. Bilim yakın geçmişin tartışmalı taslak bilimi olan Parapsikoloji´yi artık modern metodlarla araştırıyor. Olaylar, artık o kadar inandırıcı değil aksine kuşku verici. Ama yine de açıklanamayan olaylar var. İşte 2009´un parapsikolojisi...
 

"Düşünceleri beynime yaymaya çalışıyorlar. İnanın, yemin ediyorum ki ben deli değilim. Gözüme yerleştirilen masa tenisi toplarıyla bir budalaya benzediğimi dşünüyorum. Kırmızı renkle ışıklandırılmış, pembemsi ince bir dumanla dolu küçük bir odadayım. Kafamdaki kulaklıklardan gelen ses bir annenin sesi kadar müşfik ve rahatlatıcı; ellerim ısınıyor ve kurşun gibi ağırlaşıyor. Alnımda bir serinlik var. Ses; ´Tamamen rahatladınız´ diyor. Sonra bir dalga sesine dönüştüyor. Kendimi, zar gibi bir koza içinde korunan, rahimdeki bir cenin gibi hissediyor ya da öyle hayal ediyorum. Aslında ben bir Ganzfeld Deneyi´nin konusuyum. Almanca´da "tüm alan" anlamına gelen Ganzfeld, kendimi içinde uçuyor gibi hissettiğim sonsuz boşluğu simgeliyor. Deney, insanların uyurken ya da uykuya yakın oldukları anlarda ortaya çıkan psişik olayları incelemeleye dayandırılmış. Psişik sinyallerin gündüz saatlerinde çevreden gelen ve uyanık aklın özgün gürültüleri tarafından engellendiği düşünülüyor. Parapsikolog Cheryl Alexander diğer bir odadaki kontrol panelinde oturuyor. Alexander herhangi bir hayali tanımlayacağımı ya da kafamda toplanan kelimeleri tekrarlayıp tekrarlayamayacağımı soruyor. İletişimi sağlayacak sistemi kullanan Steinmetz ve Alexander´a bir mikrofon yerleştiriyorlar. Şu anda hiçbirşey görmüyorum."

 

Parapsikoloji inanç değil bilgidir

"PSI İnanç Değil, Bir Bilgidir..."
 

Rhine Araştırma Merkezi´ne gitmek için ne bir inanan ne de bir alaycı olmanız gerekmiyor. Amerikalı´ların % 60´ı gibi bir agnostik olmanız yeterli. Şimdi yine deneye geri dönelim; "Kırmızı ışıklı küçük bir odada ipuçlarını bulabilecek miyim? Şu ana kadar görüş alanımdan sızanlar izlenmeye başlandı. Örümceğe benzer kaşlar, memeli hayvan yüzleri.Kıllı, örümcek ve maymun karmaşaları. Kafamdan güzel diye geçiriyorum. Kürklü ama gözleri bir maymuna benziyor ama bu ne? Yarasa ya da bir fare. Bir de havuç var, ayıklanmış ama yapışkan. Peki, bunlar nedir? Yarım saat sonra Alexander kulaklıklardan konuşmaya başladı. Şimdi gözlerini açabilirsin dedi. Bir video monitöründeki imajlar serisinden bir tanesini seçmeliyim. Steinmetz´in beni yollamaya çalıştığını düşünüyorum. İlk resim altın bir aztek maskesini gösteriyor. İkincisinde, bir bahçede duran bir adam ve bir kadının birbirlerini yakmaya çalışmaları. Kalbim hızla çarpıyor fakat bekledim. Dördüncü resim iki adamın boynuzlarla oynamasını gösteriyor. Kedi ve fareyi tekrar görüp göremeyeceğimi sordum. ´Belki yanlış yaptım´ dedim. Fakat Steinmetz, kıllı yaratıkların resmini sallayarak içeri girdiğinde o kadar çok şaşırmadım. Rhine Araştırma Merkezi´nin şefi parapsikolog Richard Broughton titizlikle düzenlenmiş bürosunda ´Ben PSI´ye inanmıyorum" diyor ve "Bu bir inanç meselesi değil, bilginin özüdür´ diye ekliyor."

 

Rhine dosyası-Parapsikolojinin doğumu

Bir avuç İngiliz bilim adamı, Ruhsal Araştırma Grubu´nu (SPR) oluşturduklarında bilimadamları 1882´den beri PSI ile ilgili bilgi topluyorlardı. SPR deneylerini yürüttü ve ünlü Madam Blavatsky de dahil olmak üzere, birçok medyumu dolandırıcı olarak gösterdi. Sonra 1922´de Chicago´da Sherlock Holmes´in yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle tarafından yapılan "Ruh Bilimi ve İspritizma"yla ilgili bir konferansta Doyle, Joseph Banks Rhine ve eşi Louisa´nın bitki bilimi üzerindeki çalışmalarından esinlendi. Rhine´lar PSI araştırmalarını kontrol edilmiş deneyler ve istatistik grafiklerle bir laboratuar bilimine dönüştürdüler. Parapsikoloji terimini ise disiplinlerini tanımlamak için buldular. Sonunda parapsikologlar kuşkucuların eleştirilerine cevap olarak metodlarını geliştirdiler. Bilgisayarlar, hataları ve sahtekarlık olasılığını azaltmak amacıyla, Ganzfeld deneylerindeki görüntüleri seçerek kullanmaya başladılar. Parapsikoloji hiçbir zaman çingene çadırı havasına girmedi ve periodik olarak ortaya çıkan dolandırıcılık skandallarından etkilenmedi. Özellikle de parapsikolojinin en büyük düşmanı olan ve yakaladığı şarlatanları nefes almadan sergileyerek, herşeye herkese saldıran Amerikalı illüzyonist James Randi, sonunda 1983 yılında St. Louis PSI laboratuarına girenlerden ikisinin arkadaşı olduğunu açıkladığında Parapsikoloji rahat bir nefes aldı. 

 

ABD hükümeti´nin parapsikolojiye ilgisi

Parapsikolojinin yeniden dirilmesine yardımcı olan şey bir şans eseri olarak ortaya çıkan skandaldı. Kasım 1995´de Amerikan Hükümeti 20 yıldır Pentagon´un ve bazı istihbarat örgütlerinin PSI deneyleri yaptıklarını ve medyumları casus olarak kullandıklarını kabul etti. Olay öylesine eğlenceli bir hale dönüştü ki, Jay Leno ve David Letterman bol malzeme elde ettiler. Kongre raporunu okuyanların gülmeleri için yeterli neden vardı. İstatistik uzmanı Jessica Utts ile seçkin profesyonel kuşkuculardan birisi olan psikolog Ray Hyman tarafından yönetilen inceleme komitesi, medyum-casus olayı patlak verirken ortaya çıktılar. Utts; "Standartların kullanılması bilimin diğer alanlarına uygulandı. Psişik konular için durum bilimsel olarak kanıtlanmıştır." derken Hyman buna katılmıyor fakat psişik yeteneklerin olduğundan daha iyi göründüğünü kabul ediyordu. Daha fazla kanıtın ortaya çıkmasıyla, casusluk konusuna gülenlerin sayısı azalmaya başladı. Maryland´de Fort Meade´deki tek katlı evde ve California, Menlo Park´da bir laboratuarda yapılan deneylerde, medyumlar Severodvinsk´de inşa edilen bir denizaltının varlığından ve söz ederek, Lop Nur´daki nükleer testleri tarif ettiler. Zaire´ye yönelen Sovyet savaş uçağını ve Moskova´daki Amerikan elçiliğinin bitişiğinde elçiliği dinleyen kuruluşu anlattılar. Bütün bunlar doğruydu. 

 

Casusluk ve DDA

ABD Casusluk Amacıyla Ruhçuları Kullanıyor
Associated Press San Francisco 29 Kasım 1995 20 yıldır, ABD´nin normalötesi güçlere sahip ajanları kullanarak, Libya Lideri Muammer Kaddafi´yi yok etmeye çalıştıkları, Kuzey Kore´de plutonyum aradıkları ve uyuşturucu bağımlılarına yardım etmeye çalıştıkları konuşuluyor ve sonunda CIA ve öteki yetkililer tarafından resmi açıklama yapıldı.

Duyu Dışı Algı (DDA) casusluk operasyonlarına "Stargate-Yıldız Kapısı" kod adı verilmiş ama güvenilmezliği hala sürüyor buna karşın üç medyumik ruhçunun Fort Meade dışında CIA´in programı doğrultusunda çalıştıkları bildiriliyor. Program, görevlilerden Oregon Üniversitesi´den Prof. Ray Hyman´ın açıklamasına göre Hükümet´e 20 milyon $´a malolmuş. Hyman, DDA yeteneklilerinin özellikle uzaktan kontrolda çok başarılı olduklarını ve uzak yerlerden bilgi sağlayabildiklerini de belirtiyor. Söylentiler doğrulanmakta; 1986´da Kaddafi´yi öldürmek amacıyla Libya´nın bombalanmasının öncesinde, altı DDA yeteneklisi Libya liderinin yerini bulmak için görevlendirilmişti. Aynı ekip, 1994´de Kuzey Kore´de çalınan plutonyumun ve kaçırılan General Dozier´in İtalya´daki yerini bulmayı başardı. Kaddafi bombalamadan yara almadan kurtuldu, Kızıl Tugaylar tarafından kaçırılan Dozier ise, 42 gün sonra İtalyan polisi tarafından kurtarıldı yani DDA´cılar tam anlamıyla başarılı olamamışlardı ya da yeterli değildiler.

Haberlere göre, polis birçok kez bu yoldan yardım aldı. Yapılan çalışmaların zaman zaman başarılı olduğu belirtiliyor. Hyman kuşkucu, ortağı olan California Üniversitesi´den Prof. Jessica Utts ise, çalışmaların umut verici olduğu düşüncesinde. Hyman şöyle diyor; "Vardığım sonuçlar kesin kanıtlar taşımıyor ama bu insanlar hükümete yardımcı olmak için birşeyler yapıyorlar." Utts, yeteneklilerin başarı oranının % 15 olduğunu belirtiyor. Bazı testlerde ise, üçte iki oranda doğru sonuçlara ulaşılıyor. Utts; "Sanırım, başka zekalarla buluştuklarında bu insanlar daha etkili oluyorlar." diyor. CIA sözcüsü Mark Mansfield de, "Stargate" projesini ve çalışmaları doğruluyor yapılan açıklamada şöyle diyor; "CIA parapsikolojik fenomenlere kabul edilebilir programlar çizgisinde saygı duyuyor. Özellikle uzaktan kontrol ve duyu üzerinde duruyoruz. sonuçta bunun anlamı, kullanılabilir düzeyde zihinsel bir toplum demektir."

Mansfield, CIA´in 1970´lerde bu çalışmaların ilk finansörü olduğunu ama o yıllarda umut vermediğini fakat daha sonra işe Savunma Bakanlığı´nın karıştığını da belirtiyor. Her alandaki araştırmacılar, DDA yeteneklilerini kabul ediyorlar ama güvenilir bulmadıklarından tek başına yeterli görmüyorlar. Ama Utts, istatistik sonuçların, çalışmaları sürdürmek için güven verici olduğunu ısrarla vurguluyor. Sonucu zaman gösterecek...

 

Süper Gizli Ajanlar Hazırlanıyor...

CIA ve Duyu Dışı Algılama Süper ajan James Bond´u çok gerilerde bırakacak Pşisik Ajanlar iş başında mı? Bond´un teknolojik üç kağıtçılığının çok ötesinde bu ajanlar, beyin güçlerini kullanabiliyorlar. CIA, 1995 yılında yayınladığı bir raporla 24 yıldır yapılan çalışmaları resmen açıkladı ve rapor şimdilerde yorumlandı ve görüşler belirtilerek bilimsel yayınlarda yer aldı. Evet, CIA süper ajanlar peşinde ama daha da ötesi süper algıya sahip insanlar gerçekten varlar. Kaynak: Marsha Sims, Journal of Scientific Exploration Dergisi Editörü ve CIA ESP Programı´nın önceki yöneticilerinden.
 

Uluslararası bilimsel yayınların en önemlilerinden olan "Journal of Scientific Exploration" a göre, 24 yıldır tartışılan bir konu açığa çıktı. Yani ABD´de de CIA tarafından yönlendirilen SRI ve SAIC adlı kuruluşların kontrolunda, çeyrek yüzyıldan beri ESP yanı Duyu Dışı Algılama deneylerinin sürdürüldüğü onaylanmakta. Deneylerin sponsorluğunu resmen ABD Hükümeti karşılamakta. Resmi raporlarda programın California Üniversitesi´den Prof. Jessica Utts ile Oregon Üniversitesi´den Prof. Ray Hyman´ın yürüttükleri anlaşılıyor. 24 yıl evvel deneyleri başlatanlar ise Parapsikoloji´nin çok önemli üç ismi; Dr. H. E. Puthoff, Dr. Edwin May ve Russell Targ. Gerek Puthoff gerekse de Targ, çalışmalarına "Scanate" adıyla kodlamışlar ve Soğuk Savaş yıllarında, SSCB korkusuyla herşeyin gizli tutulmasından yararlanmışlardı. Oysa, SSCB´de Parapşisik ajanların keşfedilmesi, yetiştirilmesi ve göreve yollanması çalışmaları 50´li yıllardan beri sürdürülüyordu ve artık SSCB´nin olmadığı günümüzde sırların ilk ortaya çıktığı yer Semipalatinsk adlı kent oldu. Sovyetler´lerin bu yöndeki çalışmalarından ilk kez uydu aracılığı ile yapılan gözlemler sayesinde kuşkulanılmıştı. 

 

CIA neyin peşinde?

May´ın raporlarındaki deneysel kalıcı ve sınıflandırılmış veriler hala şiddetle tartışılsa da, gerçekte tümüyle yüksek kaliteli verilerdir ve özellikle tanıklıklar güçlüdür. Yani medyatik kaynaklı sınıflandırılmamış ve kasıtlı bireysel iddiaların çok ötesinde ve bilimseldirler. Aslında politik etkiler çok fazla etkilidir, programı hırpalamak için birçok saçma varsayım örnek olarak kullanılmış ve raporlar öğütülmeye çalışılmıştır. Bu yaklaşım, CIA´in gizlilik çabalarını açıklayabilir ve aynı zamanda da Utts´un resmi Kongre soruşturmalarındaki çizdiği sonuçların genel hatlarıdır. Nihai olarak iki şeye ulaşırız; CIA yani ABD´nin en önemli üç gücünden birisi ve dünyanın en kudretli gizli servisi bu konuda ciddidir ve büyük fonlar kullanarak insanüstü yetenekleri elde etmek amacındadır. Nasıl kullanılacağı ise bir başka tartışma veya araştırma konusudur. İkincisi ve daha önemlisi ise, bazı insanlarda Duyu Dışı Algı´nin varlığı gerçektir ve bu gerçeklik bilimsellik çizgisindedir. Ve böylece herşeye karşı çıkmayı saplantı haline getirmiş bilim adamlarına sormak gerekir; bunlardan haberiniz var mı?

 

CIA deney raporları

Sonuçlar 80.000 Sayfa Tutuyor

Temmuz 1995´de CIA sınıflandırılmamış belge olarak tanımladığı 270 sayfalık bir deney raporunu resmen yayınladı. Uygulanan programlara; "Grill Flame-Izgara Alevi", "Sunstreak-Güneşışını", "Center Lane-Dar merkezi yol" ve "Stargate-Yıldızkapısı" gibi isimler verilmişti. Her ne kadar Puthoff and Targ´ın çalışmaları zaman zaman basının dikkatini çekmiş ise, etki fazla değildi çünkü küçük bütçelerle çalışılması nedeniyle olay önemsenmemişti. Ama 1986-1995 arasında May´ın yürüttüğü büyük bütçeli çalışmalar yeterince dikkat çekti. Puthoff-Targ ekibinin inşa ettiği temelin üzerine çok yoğun bir çalışma oluşturan ve sayısız yeni deneylere yönelen May´ın ekibi uygun değişkenleri tanımlamaya çalışarak, uzay ve zamana bağımlılığı keşfetmeye uğraştılar. Buna karşın bazı medyatik kaynaklar, yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçların toplanarak, "Scientific Oversight Committee" yani "Bilimsel Algıötesi Komitesi" tarafından denetlendiğini ve geliştirildiğini yazdılar. Komite´de Nobel Ödüllü uzmanlar, emekli generaller, uluslararası üne sahip istatistikçiler, psikologlar, nöroşirürji uzmanları ve astronomlar bulunuyordu. Tahminlere göre programın sonuçları 80.000 sayfalık bir döküman paketini oluşturuyordu.
 

Kızdıran sonuçlar

80´lerin ortalarında başlayan Psişik telefon hatları, yaklaşık bir milyar dolarlık ciro sağlamıştır. Bilinmeyenin uzmanları, tabletler, geleceği öngören mistikler, yayıncılar, işletmelerde ve araştırmalarda PSI´nin faydalarını anlatan "The Executive Mystic" gibi çok sayıda satılan kitapları ortalığı karıştırdılar. Bu yılın en çok satılan kitabı telepatik olarak ölülerle konuştuğunu iddia eden bir adam tarafından çıkartılan kitaptı, Web siteleri, görünmeyenleri görme kudretini veren kursların reklamını yapmakta. Siber Çağ terimi ayrı bakış açısıdır. İstatistikler ruhsal bilinmeyene inanan nüfusun genelin üçte ikisine yükseldiğini gösteriyorlar. Milyonlarca insan bir visa kartıyla ruhsal güçlere ulaşabileceğini umuyor. Bu yükseliş, kıyametten önceki bin sene kuruntularıyla, Yeni Çağ hareketinden momentinden doğuyor. Fakat parapsikoloji bazı şaşırtıcı gelişmeleri yansıtıyor. Bu gelişmeler, konuya meydan okuyarak alay edenleri yanıltıyor, şaşırtıyor ve kızdırıyor."
 

 

 

Parapsikoloji psikolojik tatminmi?

Oregon´lu Ray Hyman PSI´yi, olumsuz bir bilinmeyen olarak tanımlıyor Diğer bir deyişle parapsikologlar PSI´yi meydana getiren şeyle ilgili gerçek bir kurama sahip olmadıklarından, başka birşeyi göstererek PSI´yi kanıtlayabilirler. Örneğin, bir Ganzfeld deneyi telepatik sonuçlar verebilir ya da kuramın doğru bir şekilde düşünülmesine yardımcı olan alışılmış bir ipucu olabilir. Jessica Utts, bilimin bağlı olmayan bir kuramın istatistikler tarafından sürüklenmesine sert bir cevap verdi. Örneğin, hiç kimse aspirinin kalbi neden koruduğunu söyleyemez. Fakat sayılar böyle olduğunu kanıtlar. Ama yine de deneylerin sonuçları Utts´u bir PSI taraftarı yapmıştır. Virgina´nın Blue Ridge dağlarında yaşayan ve 20 yılını asker olarak geçiren Vietnam´lı veteriner Joe McMoneagle, hükümetin en güvenilir kişisi olarak biliniyor. Kontrollü deneylerdeki başarı orantısı, şans çizgisinin çok üstünde olan inanılmaz 30 puanı alındığı % 50 idi. Bugünlerde McMoneagle günde 1500 dolar karşılığında hem resmi kuramlara hem de sivillere çalışıyor. Çok iyi müşterileri var ve onun gerçekten psişik olup olmadığını umursamıyorlar. Sadece geliyorlar ve müşteri oluyorlar, paralarını ödeyip giderken de mutlu oluyorlar.

Parapsikoloji deneyleri

ABD Kongresi´den çıkan bilgiler sonucunda, PSI istatistiklerini veren bir kitap yayınlandı. Son dönemin iyilerinden parapsikolog Dean Radin 70 yıl boyunca yapılan binlerce deneyin sonuçlarını açıkladı. Kuşkucular elde edilen başarı oranlarının yavaş yavaş azaldıklarını söylemelerine rağmen kanıtların gösterdiği eğilim böyledir. Örneğin, Ganzfeld deneylerinde Radin´e göre ortalama %33.2 oranı maksimum % 25 şans oranın üzerindeydi. Psikokinezi deneylerinde şans barajının üzerine pek çıkılamamıştı fakat yine de önemliydi. Kısacası istatistikler açık açık Rhine Araştırma Merkezi´nde ve benzeri yerlerde ilginç birşeylerin olduğunu gösteriyordu. O zaman şu soru ortaya çıktı, bu PSI miydi? Yine Rhine´daki deneye dönüyoruz;"Ganzfeld zaferimden sonra ertesi sabah Merkez´in diğer laboratuarında yapılan bir başka deneye katıldım. Görevim koridordaki bilgisayar ekranında bir manzara resmini görmeden aklımdan geçen şeyleri tarif etmek ve yazmaktı. Sahille bütünleşen bir yarım ada çizdim fakat sonuç Mısır Çölü´ndeki yarı dairesel mezarlara dönüştü. Ortaya çıkan kum ve plan şeklinden hala memnunum. Sonra deneyin yöneten Broughton dördü tuzak olan 5 görüntüyle karalamalarımı karşılaştırdı ve kendi bilgisayarında gösterdi. Kopya yapmakta başarısızlığım için en az puanı verdi. Broughton´un müşkülpesentliğini, parapsikolojinin bilimsel bütünlüğünün kanıtı olarak ele alamazsınız. Kaldı ki ben kırılmıştım. Dün PSI´nin gerçek olduğuna, beynin gerçekte zamanı ve evrenin sınırlarını aştığına, normalüstü yeteneklere sahip olduğuma inanmıştım. İnsanoğlunun kaderi için kullanacağım yeteneğimi geliştirmek için ileriye bakıyorum. Şimdi güçlerimi yanlış anlamışım gibi görünüyordu. Genelde psişik olayları yanlış mı anladım?"
 

 

PSI ile ölümün istismarı

Birkaç sene evvel McMoneagle´la Chicago´dan bir mektup postalanmıştı. McMoneagle zarfları açmadan algılamaya başlıyordu eşi Scooter, gelen zarfı başka bir zarfın içine koyup mühürledi ve McMoneagle´e götürdü. Medyumun zarftan algıladığı görüntüler cadde ızgaraları, ünlü bir otel adı, bir Mercedes simgesi ve Avrupa damgalı tabaklardı. Ve ardından Prenses Diana kaza geçirerek yaşamını yitirdi. Acaba Prenses Diana´nın gizemli son saatlerini araştırmak mümkün müydü? McMoneagle kesin sonuçlara varabilmek için birkaç seansın daha olması gerektiğini söylüyor. Ama ne olursa olsun ve mektubu yollayan kişi tatmin olsa dahi, tünelde nelerin olduğu hiçbir zaman öğrenilemeyecek. Amaç, önceden gelen görüntüler ama anlamlar anlaşılamıyor ve hatta hiçbirşey ifade etmiyorlar."Cennetle Konuşma" adlı kitap 13 haftada 700.000 adet sattı. Yazarı James Van Praagh´a göre bu tür rastlantılar alışılmıştır. Van Praagh, Amerika´da psişik yetisi olan bir talk-show yıldızıdır. Hatta ona modası geçmiş bir medyum diyebiliriz. Bıyıklı, kısa boylu ve tıknaz bir adam olan Van Praagh, iyi bir konuşmacıdır, şehirlerarası telefon konuşması yaparcasına ölmüş insanlarla konuşuyor ve onların ailelerine konuştuklarını aktarıyor. Sevgi ve bağışlama sözcükleri arasında göz yaşlarıyla yıkanıyor. İnsanlar duygusal acılar içinde geliyorlar. Bu seanslar vicdanları rahatlatıyor ve ruhsal iyileşmenin ilerlemesine yardımcı oluyor.

 

Parapsikoloji´nin sırrı

İşin Sırrı Nerede?
Judith Orloff, bir psikiyatr, UCLA´da profesör asistanı olarak çalışıyor ve "İkinci. Görüş" adlı kitabında ve seminerlerinde kendi kendine yetmeyi anlatıyor. Orloff, sezgiye yönelik çalışmalar yapıyor. PSI´nin ruhlarla insanlar arasında bir ilişki yolu olduğunu söylüyor. "Bilgiden önce şefkat gelir." diyor. Bir kadın yeni tanıştığı erkek arkadaşı ile uyum sağlayıp, sağlayamayacağını sorduğunda Orloff kötülüğü hissetti, uyuşturucular, mahkeme salonları, sert tartışmalar görmüştü. Fakat kadın Orloff´u dinlemedi, oysa tüm söylenenler doğru çıktı. Yani Durugörü çalışmıştı. Psişik Fizik veya PSI çağdaş bilime göre var değildir. Parçacıkların ya da quantların gidip, gelebildikleri galaktik ortamda bilinmeyen ve esrarengiz bir bölgede psişik bilinmeyenin bulunduğu sır mekan olabilir. Bazı fizikçilere göre, ruhsal olayların yani PSI´nin nedeni kuant partiküllerinin özgün karakteridir. Kimse PSI´nin nasıl çalıştığı hakkında kesin bir kuram keşfedemedi.

 

PSI ile kumarda milyarlar kazanılırmı?

Las Vegas, Nevada Üniversitesi´nde kurulan Bilinçaltı Araştırma Laboratuarı´nın müdürü olan Dean Radin kuşkucuların sık sık sordukları soruya cevap veriyor; "Medyumlar neden kumar masalarını ve makinelerini iflas ettiremiyorlar?" Radin´in cevabı şöyle; "Yarı çıplak kadınlar, bedava yiyecekler, su gibi akan içki ve parlayan ışıklar sizi şaşırtmak için düzenlenmiştir. PSI koşullarını, bu ortamda oluşturmak zordur. Bunun yanında pşisik-medyumlar sayısal serilere girmekte zorlanıyorlar. Bu da piyangoları neden kazanamadıklarını açıklıyor. Gelecekten haber veren kişiler çoğu zaman yanılırlar. Fakat bazı anlar vardır ki, o anlarda PSI daha dosttur ve yararlıdır. Kısacası PSI koşulları özel ve özgündürler. Keyfe keder kullanılamazlar." Araştırmacı James Spottiswoode, sabit yıldızların hareketlerine göre hesaplanan özel zamana göre, 13 saat sonunda laboratuarlarda PSI´nin yoğunluğunun dört kat arttığını söylüyor. Ve Radin, kumarhanelerde aylık % 2´lik bir yükseliş oranını bularak dolunay dönemlerinde kazananların arttığını söyledi. Radin, dünyanın manyetik alanındaki karmaşanın azalmasıyla PSI´nin oluştuğu görüşünde. Ama değişimler o kadar önemli değil. Büyük ikramiyenin kazanılması yine şansa bağlı. Bir dolunay gecesinde 5 dolar yerine 10 dolar kazanıyorsunuz. İşte hepsi bu...

 

Parapsikoloji´de varılan nokta


Nobel ödüllü İngiliz Brian Josephson uzun süreden beri bu yönde çalışmalar yapıyor; "Einstein-Podolsky-Rosen paradoksu ile ilişkili olduğunu düşünüyoruz." diyor. Princeton PEAR laboratuarı müdürü ve Üniversite Mühendislik Bölümü eski Dekanı Robert Jahn şöyle diyor; "İlk tanım bilincin kendi çevresindeki bilgiyi yüklemesidir. İkincisi ise, zamanda ve evrende bir dalga gibi hareket eden parçacıkların içindeki bilinçtir. Fizikte bilinen örneklere göre enerji kesişen dalgalardan oluşur. Bir bilinç aynı şekilde ötekisine ulaşıp, geriye yankılanabilir ve telapatik bir zincir oluşabilir, gaipten haber verme ya da psikokinesis akıl ve nesne arasındaki senkronik bir tınlamanın sonucu olabilir." Ve Jahn sözlerini şöyle bitiriyor; "Kafalarımız bilinen evrenin dışındaki bilinç dalgalarını alabilen televizyonlar olarak düşünülebilir."