TAMER BARAN

Evreni Kullanma Kılavuzu



"Bu, yanılsamaların en büyüğüdür, önce ondan kurtulmak gerekir, sırlara ulaşmak isteyen kişi, bildiklerinin bilmediklerinin yanında devede kulak misali küçücük olduğunu kabul etmelidir."

Evreni kullanma kılavuzu

Tamer Baran
tamerbaran@gmail.com

Neden yaşıyorsunuz?
 
Hayatınızın amacı nedir?
 
Binlerce yıldır insanoğlu, hayatın sırrını okyanusların dibinde, balta girmemiş ormanlarda, uzayın derinliklerinde arıyor. Nice imparatorluklar kurulup yıkıldı, nice uygarlıklar geldi geçti, nice keşifler, fetihler yapıldı, ama insanın bireysel yaşamının merkezinde hala aynı soru duruyor, aynı arayış hayatımıza yön veriyor.
 
Kimi umutsuzluğa kapılmış, "Hayatın anlamı, anlamsız oluşudur" diyor, bazıları anlamı sanatta, aşkta ya da bir ideoloji doğrultusunda yaşamakta arıyorlar.
Kişi araya dursun, ömür gelip geçiyor, hayatın anlamını bulamadan son gününe varanların çoğu "gözü açık" gidiyor öbür tarafa.
 
Anlamı bulamayınca insan, doğru olanı yaptığından, hak ettiğini aldığından, yaşayabileceği hiçbir şeyi kaçırmadığından asla emin olamıyor. Huzura kavuşamıyor; sevinci buruk, mutluluğu gölgeli, coşkusu kısa ömürlü oluyor. Elde etmek istediği her şeyi kazansa bile hep bir şeyler eksik kalıyor.
 
Kişisel yaşamlarımızdaki kaza, hastalık, iflas gibi genelde felaket olarak görülen olayların nedenleri de bu temel sorunun cevabıyla bağlantılı. Doya doya yaşamanın tek yolu içimizi bir burgu gibi oyan o soruyu yanıtlamaktan geçiyor: "Neden yaşıyorum?"
 
Bu soru öylesine önemli ki insanı korkutuyor, çoğu kişi düşünmek bile istemiyor bunu, yaşamın anlamını bulmanın imkansız olduğuna inanmayı yeğliyor.
Tam da böyle düşündükleri için hedefe ulaşamadıkları akıllarına bile gelmiyor.
 
Çünkü hayat soruları cevaplıyor.
 
Hayatın anlamı kendi içinde saklı, derinlemesine inceleyen herkes aradığını bulmuş zaten. Gerçeğe "eren" çok insan olmuş, girdabında umutsuzca debelendiğimiz soruların çoğu yanıtlanmış, bir tür "hayat rehberi" oluşmuş... Adına "Evreni Kavrama ve Kullanma Kılavuzu" diyebileceğimiz bir bilgi demeti var, ilgilenenlerin hizmetine sunulmuş. Bu kılavuzun yazarları ise "yaşama ustaları"; yani felsefeciler, toplumsal önderler, bilim adamları, sanatçılar, din büyükleri... Hazreti Muhammed'den Einstein'a, Nietzsche'den Gandhi'ye, Buda'dan Freud'a, Mevlana'dan Karl Marks'a, sayamayacağımız kadar çok kişi, hayatın labirentlerinde buldukları bilgi mücevherlerini insanlığa sunmuşlar.
 
Dev bir hazine meraklıları bekliyor.
Ama hazine odasına ulaşmak kolay değil, bazı şartları yerine getirmemiz, yol üzerindeki düşmanları yenmemiz gerekiyor.
 
En büyük düşman zihnimizdeki duvarlardır. Çoğu insanın zihni düşünce kalıplarıyla tıka basa doludur, kadınlar şöyledir, Yunanlılar böyledir, aşk budur, evlilik şudur vb. ifadeler, hep aynı adımları atarak sonsuz bir resmi geçit yapıp dururlar. O kadar kalabalıktır ki bu gösteri, insana her şeyi bildiğini düşündürür.
 
Bu yanılsamaların en büyüğüdür, önce ondan kurtulmak gerekir, sırlara ulaşmak isteyen kişi, bildiklerinin bilmediklerinin yanında devede kulak misali küçücük olduğunu kabul etmelidir.
Ancak bilmeyenler ulaşabilirler hazine odasına, oranın kapıları bilmek için yanıp tutuşanlara açıktır...
 
Ünlemleri sevenler bulamazlar, o kapının anahtarı soru işaretidir.
Cevabı almak için soruyu sormak gerekir.
Soralım öyleyse: Ben kimim? Bu kişi olmama kim karar verdi? Neden bu ülkede doğdum? Niçin bu kişiler ailem oldular? Yaşamımın hedefi nedir? Öldükten sonra hayat var mı? Varsa nasıl bir şey?..
 
Sorarsak, cevaplara ulaşırız.
Aksi halde Hazreti İsa o ünlü cümlesini etmezdi: "Çalın, o kapı size açılacaktır."